|
||||||
| KARDEŞ ÜLKE PAKISTAN Muhammed İkbal Kurtuluş savaşı için şunları yazmıştır. ''Anadolu'da Milli Mücadele yıllarıdır. Osmanlı zor durumdadır. Müslüman ülkeler “Osmanlı'ya nasıl yardımcı olabiliriz” sorusuna içinde bulundukları o zor şartlara rağmen cevap aramaktadırlar. Bu amaçla Pakistan’ın Lahor kentinde, binlerce kişinin katıldığı Osmanlı konulu bir toplantı yapılır. Toplantıda Pakistan’nın kurucusu Muhammed İkbal şunları söyler: “Bu dünyadan göçmüştüm. Melekler beni rahmet ayetinin sahibi Hz. Peygamber’in huzuruna çıkardı. Hz. Peygamber buyurdu: ‘Ey Hicaz bahçesinin bülbülü, senin her goncan senin terennümünün ateşi ile ısındı; senin gönlün aşk şarabıyla coşkundur. Senin coşkunluğun Allah’a secde ve niyazda bulunmaktır. Dünyanın alçaklığından göklere doğru uçtuğun zaman melekler sana yüksekliğin sırrını öğretti. Cihan bahçesinden çıkıp bana bir koku gibi yaklaştın; söyle, bana ne gibi bir hediye getirdin.’ Ben de, ‘Ya Muhammed (sas) varlık aleminde binlerce gül, lale var; ama renk de koku da vefasızdır. Yalnız bir şey getirdim: bir şişe kan ki eşi yoktur cennette bile. Bu senin ümmetinin namusu, vicdanıdır. Bu, şehid Mehmetçiğin kanıdır’ dedim.” Bir başka sevgi örneğini tarihçi Azmi Özcan, yazısında şöyle aktarıyor: “Balkan savaşlarında oluk oluk Osmanlı kanı aktığı zamanlarda Pakistan’da Osmanlı için yardım sandıkları açılmış; herkes ellerinde ne varsa buraya yetiştirme gayretine girmiş. Genç kızlar çeyizliklerini, öğrenciler harçlıklarını, velhasıl herkes ne imkanları varsa onu ‘tek Osmanlı yaşasın' diyerek Osmanlı'ya vermiş. O topraklar o zamanlar İngiliz hakimiyetinde. Gelişmeleri takip eden bir İngiliz görevlinin kaleminden rapor edilen şu ifadeler kelimelerin kiyafetsiz kaldığı bir vakayı şöyle kaydediyor: Herkes elindeki her şeyi Osmanlı’ya yardım için getirip bırakıyordu. Bir ara kalabalık telaşlandı; bir hareketlilik görüldü. Kucağında bebek bulunan fakir bir kadın can havliyle sağa sola koşuşturuyor, ‘Yok mudur bir hayırsever, Allah rızası için bu çocuğumu satın alsın, bedelini Osmanlı’ya göndereyim’ diyordu. Herkes şaşkın; herkes perişandı. Yürekler parçalanmıştı sanki. Hemderd olmanın bu derecesi mümkün müydü? Neyse ki bir hayır sahibi kadın adına istediği meblağı yardım sandığına verdi; çocuğu da annesine bıraktı.” (Hindistan Arşivi, H. Pol, Ekim 1913) |